Sayfalar

5 Aralık 2013 Perşembe

'Güzel bir ayrılış'

'Güzel bir ayrılış'

Yazara Mesaj Gönder
KUR'ÂN-I HAKÎM'E dikkatle nazar eden her göz, Allah'a ortaklar koşmadan iman etmek anlamıyla tevhidden ve de namazdan sonra hiçbir hususun 'ahlâk' kadar öncelikli tutulmadığı görülür.
Ve, "Şükreden bir kul olmayayım mı?" nebevî hatırasının izini sürerek düşünürsek, 'namaz' da, hakikat-ı halde 'ahlâk'ın bir tezahürü hükmündedir.
Dahası, 'ahlâk'ın bir ölçüsü olarak haklıya hakkını vermeyi, yani adaleti hatırlarsak, tevhid de son tahlilde 'ahlâk'ın iman sahasındaki tezahürünü işaretler.
Velhasıl, Kur'ân, bu açıdan bakılırsa, bütünüyle bir 'ahlâk' kitabıdır; ve insanı hilkatinin ayrılmaz bir parçası olarak 'ahlâk'ıyla kaim olmaya, ayrıştığı noktalar var ise o noktalarda kendini tadil edip yeniden ahlâkı kuşanmaya çağırır.
Böyle bakınca da, M.G.S. Hodgson'ın üç ciltlik İslâm'ın Serüveni'nin en başında, Âl-i İmran sûresinin 110. âyetini, mü'minlere "Sizler insanlar için en hayırlı bir ümmetsiniz; mârufu [fıtratta karşılığı bulunduğu üzere, iyiliği] emreder, münkeri [fıtratın sevmediği ve reddettiği üzere, kötülüğü] nehyedersiniz" buyuran âyeti zikretmesi ve İslâm tarihine dair analizini bir açıdan bu çerçeveye oturtması insana anlamlı gözükür.
Yine böyle bakınca, İslâm tarihinin her döneminde karşımıza çıkan 'güzel ahlâk' tabloları insanı sevindirdiği gibi, tarihin özellikle şu döneminde Müslüman toplumlarda şu veya bu düzeyde gözlenen ve 'güzel ahlâk' sınıfına girmesi imkânsız kimi tablolar bir gönül yarası olarak insanın yüreğine oturur.
Bediüzzaman'ın şu zamanın başlarında söylediği, sair insanların ve sair toplumların 'İslâm'a soğuk' duruşları ile bizim 'ahlâk-ı İslâmiyeyi fiillerimizle izhar edemeyişimiz' arasında irtibat kuran meşhur söz de, bu bakımdan son derece manidar değil midir?
Kendi namıma, bu zamanda ehl-i dinin ahlâk alanında sergilediği en önemli zaaflardan birinin, 'ayrılıklar' sözkonusu olduğunda tezahür ettiğini düşünüyorum.
Gördüğüm o ki, ehl-i din olarak bizler, hayatın akışı içerisinde bir 'ayrılma' durumu veyahut ihtiyacı zuhur ettiğinde, 'güzelce ayrılmayı' ekseriya başaramıyoruz. İster ticarî beraberliklerde, ister 'ticaret-i uhreviye' olarak hizmet-i diniyeye mütelallik beraberliklerde, ister evlilik ve arkadaşlıklarda olsun, durum ne yazık ki bu. Ayrılıklarımız, genelde, birikmiş negatif duygulanımların bir çırpıda boşaltıldığı nâhoş bir çizgide gerçekleşiyor. Mâbeynimizde 365 gün kahraman yaşayıp 366. gün hain olmak; yahut 40 senedir fazilet timsali olarak anılırken, 41. senede rezalet simgesi kılınmak, ne yazık ki, hiç de zor değil.
Bediüzzaman'ın Tuluat'ında 'cerbeze' bahsinde müthiş bir incelikle vurguladığı gibi, zihnen, hissen veya fiilen ayrıştığımız bir mü'mine veya bir mü'minler grubuna karşı tavrımız, bir adamın bir ömür boyu çıkardığı balgamı bir anda o şahısta farzetmek; yahut bir kabilenin bir sene boyunca çıkardığı gazı tek bir adamın bir anda yellenip çıkardığını farzetmek mesabesinde 'cerbezeli' bir tutumu yansıtıyor; elbette tutum bu olunca, 'hayalin burnunu tıkadığı,' nefretten dolup taştığımız bir halet-i ruhiye kuşatıyor iç dünyamızı. Düne kadar arkadaşımız ve kardeşimiz olan, ayrıştığımız birkaç nokta hariç bugün de arkadaşımız ve kardeşimiz olabileceği yerde, böylesi cerbezeli bir 'tahayyül'ün eşliğinde bir nefret objesine, dahası baş nefret objesine dönüşebiliyor.
Üstelik, Kur'ân-ı Hakîm, Hz. Peygamberin şahsında mü'minlere, kâfirler ve müşrikler güruhuna karşı dahi 'güzel bir ayrılış'la ayrılmayı emrettiği halde...
Kur'ân kâfirler güruhundan ayrılışımızı dahi 'güzel bir ayrılış' suretinde gerçekleştirmeyi emrederken, bizim ehl-i din dairesi içindeki bu çirkin ayrılışlarımızın; ticarette, hizmette, dostlukta veya evlilikte, ayrılışlarımız esnasında birikip etrafa taşırdığımız müzahrefatın, gıybetin, iftiranın, yakıştırıp takıştırmaların haddi hesabı olmuyor ne yazık ki...
Bu hal, yüreğimi dağlıyor.
'Güzel bir ayrılış'ı dahi beceremeden, nasıl 'en hayırlı bir ümmet' keyfiyetini izhar edebiliriz ki?
Ayrılıklar, ahlâkımızın sınanma anlarıdır.
Mü'mine yakışır beraberlikler yaşadığımız gibi, hayatın akışı içerisinde şu veya bu sebeple zuhur eden ayrılıklarımız da 'güzel' bir surette olsun ki, bu sınanmadan yüzkarası değil, yüzakı devşirelim...
 23/10/2005
© 2013 karakalem.net, Metin Karabaşoğlu





Paylaşmak istedim sevgi ve dua ile....

Hiç yorum yok: