Sayfalar

15 Ekim 2013 Salı

SADAKALARIMIZI BOŞA ÇIKARMAYALIM

SADAKALARIMIZI
BOŞA ÇIKARMAYALIM


“Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra da harcadıklarının peşinden
(bunları) başa kakmayan ve gönül incitmeyenlerin, Rab’leri katında
mükâfatları vardır. Onlar için korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de.”
(Bakara, 2/262)
Biz müminler yaptığımız davranışlarda Allah rızasını ararız. Yüce Rabbimizin
hoşnutluğunu kazanmak bizler için en güzel ödüldür. İşte bu güzelliğe ve yüceliğe
erişmek için Rabbimizin emirlerini tutar, yasaklarından kaçınırız. Onun bizlere sık
sık hatırlattığı hayır yapma ve Allah yolunda harcama bilincine sahip olmak için çabalarız.
Mümin olmanın gereği Allah yolunda sevdiğimiz şeylerden harcarken gönül
kırmamaya, kimseyi incitmemeye çalışırız. Yaptığımız maddi ve manevi iyilikleri çıkar
amaçlı olarak yapmaktan uzak dururuz. İyilik yaptığımız kimseleri baskı altına
almaktan, onları minnet altında bulundurmaktan sakınırız. Biz bu iyilik ve hayırları
onların başına kakmak veya onlardan bir şeyler beklemek için yapmayız. Biz müminlerin
mükâfatı Allah’a aittir. İşte yüce Rabbimizin emirlerinden biri de O’nun
rızasını kazanmak için mallarımızı Allah yolunda harcarken insanlardan bir karşılık
beklememek ve iyilikleri onlara sürekli hatırlatarak başa kakmamaktır.
İnsan olarak iyilik yaptığımız kişi veya kişilerden bir teşekkür görmediğimiz,
hatta beklemediğimiz bir şekilde kötü muamele gördüğümüz anlar olabilir. Bu gibi
durumları sabırla karşılamak gerekir. Atalarımız; ‘İyilik yap denize at, balık bilmezse
Halık bilir’ demişlerdir. Bu bakımdan önemli olan insanların yapılan iyiliklerin değerini
bilip bilmemeleri değil, bilakis iyilikleri yaparken Allah’ın rızasını gaye edin-
mektir. İnsanlar bilmese de elbette her şeyi gören ve bilen, en ufak bir iyiliği, hayrı
karşılıksız bırakmayacak olan yüce Allah’tır. Yapılan iyilikler ve kötülükler karşılıksız
bırakılmayacaktır. Bu dünyada yaptıklarımızın hesabının sorulacağı ahirette,
herkese yaptığının karşılığı eksiksiz olarak verilecektir. Mallarını Allah yolunda harcayıp
daha sonra bu yaptıklarını başa kakmak da akıllı bir davranış biçimi değildir.
Böyle yapmak Allah yolunda hayır yapmak bilinciyle bağdaşmaz. Yine bu davranış
biçimi mükâfatı yalnızca Allah’tan beklemek ve sadece Rabbimizin rızasını kazanmak
gerçeğiyle de bağdaşmaz.
Gönül incitmek ve gönül kırmaktan sakınmalıyız. Allah’a olan imanımız gereği
insanların gönüllerini incitmeğe değil, yapmaya çalışmalıyız. Kendisine iyiliğimiz
dokunan bir kişiye söz veya davranışlarımızla eziyet verirsek bu durum onun gönlünde
derin yaralar açabilir. Bu durumda bizler hem yaptığımız hayrın idrakinde
olmamış oluruz, hem de sevap işleyeceğimiz yerde günaha girmiş oluruz. Ayrıca
kul hakkına girmiş olduğumuzu da unutmamamız gerekir. Ayrıca çok sevdiğimiz
dünyalıklardan Allah yolunda severek muhtaçlara ve Rabbimizin emrettiği yerlere
sarf etmeliyiz. Veren el olmaya çalışmalıyız. Verirken de Allah için verdiğimizi unutmamalıyız.
Bu esnada gönül incitmemeye, insanların gururunu kırmamaya özen
göstermeliyiz. İnsan onurunu zedeleyecek tarzda hareket edecek davranışlardan da
uzak durmalıyız. Bu iyilikleri dile getirmenin o insanların gönüllerini incitebileceğini
akıldan çıkarmamalıyız. Aksi şekilde davranmak iyiliğin dünya menfaati için
yapıldığı anlamına gelir ve bu durumda yapılan şey iyilik olmaktan çıkar.
Allah yolunda mallarını gönülden gelerek ve sadece Allah’ın rızasını kazanmak
uğrunda harcayanlara, harcadıklarının peşinde olmayanlara ve bu esnada gönül incitmeyenlere
ne mutlu. Onlar ödüllerini Allah’tan umarlar, hiçbir faniden bir şey
beklemezler, yaptıkları hayrı, iyiliği hatta gördükleri kötülükleri de unuturlar. İşte
böyle müminlerin mükâfatları Allah tarafından kat kat fazlasıyla verilecektir. Onlar
ahirette asla üzülmeyeceklerdir, onlara asla korku yoktur.

Hiç yorum yok: