Sayfalar

30 Ağustos 2013 Cuma

NACİZANE

ŞİİRİMSİ


Her yer ıssız...
Her yer karanlık....
Aslında gönlüm ıssız ve karanlık
Sakin mi ?
Sakin  değil
 Fırtınalar kopuyor karanlıklarda
O fırtınalar da dümenimi nereye kıracağımı bilmiyorum
Bilmiyorum....
Bilmiyorum nereye gideceğimi
Bilmiyorum neresi sakin ve ıssız
Dümense önümde dönüyor hızlıca
Dümene bakıyorum yalnızca
Göremiyorum....
Neden bu hırçınca dönüyor?
Anlamıyorum....
Eğer anlayabilirsem
Gördüğümün neden olduğunu,
Neden koşarcasına döndüğünü dümenin
Bilirim dümeni nereye çevireceğimi
Onun için bekliyorum öğrenmeyi
ANLAMAYI,GÖRMEYİ,BİLMEYİ....

RANA SULTAN......................




29 Ağustos 2013 Perşembe

GÜZEL SÖZ VE BAĞIŞLAMA SADAKADIR

GÜZEL SÖZ VE BAĞIŞLAMA
SADAKADIR



“Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden gönül kırma gelen bir sadakadan
daha hayırlıdır. Allah, her bakımdan sınırsız zengindir, halîmdir (hemen
cezalandırmaz, mühlet verir).” (Bakara, 2/263)
Bizi gerçek manada insan yapan, bizleri güzelleştirip değerli kılan ve öteki canlılardan
ayıran özelliklerin başında söz söyleme yeteneğimiz gelir. İnsan olarak çoğu
zaman öneminin farkında bile olmadığımız bu nimetle ilgili olarak, yüce Rabbimiz;
güzel söz ve insanları bağışlama, peşinden gönül kırma gelen bir sadakadan daha
hayırlı olduğunu (Bakara, 2/263) ifade etmektedir.
Dil, nice dostlukları bitiren, yeri geldiğinde de gönülleri fethedip nice düşmanları
barıştıran ve gücünü gönülden alan bir emanettir. “Yumuşak sözler taş kalplere
bile tesir eder” deyişi bu gerçeğe işaret eder. Allah, bir insana her şeyin tatlısını,
yalnız dilin acısını verdi mi insan ne yapsa fayda etmez. Gönül alan hoş bir söz söylemek,
tatlı dille reddetmek (geri çevirmek), ayıp örtmek, saygısızlığa karşı bağışlama
ile davranmak arkasından eziyet gelen veya gönül bulantısı ile birlikte olan bir
sadakadan daha hayırlıdır. Güzel bir söz, kalplerin yaralarını sarar, onları hoşnutluk
ve güler yüzlülük duygularıyla doldurur. Bağışlama, ruhların kinlerini temizler,
yerine kardeşlik ve doğruluğu yerleştirir. Bu durumda güzel bir söz ve bağışlama,
sadakanın birinci görevi olan ruhların arındırılması ve kalplerin yakınlaştırılması
işlevini yerine getirir. Rabbimiz sadakanın, verenin alana karşı bir üstünlük aracı
olmadığını, yalnızca Allah’a verilen bir borç olduğunu belirtir. Onun eziyet veren
sadakaya ihtiyacı yoktur.
Eğer kendisine sadaka verilecek kişiye karşı takınılacak tavır bir şekilde onu incitecekse
bunu vermek yerine uygun sözler söylemek ve ihtiyacını arz eden kişiyi hoş
görmek, durumunu başkalarına duyurmamak manevî sonuç, ecir ve ahlakî davranış
olarak tercih edilir.
Allah kimseye muhtaç olmadığı için hiç kimsenin harcamasına da (infak) ihtiyaç
duymaz. O, cömert ve geniş yürekli insanları sever, cimri insanları sevmez.
Çünkü O cömert’tir, bağışlayandır ve eli açık olandır. Allah, hayat için gerekli olan
şeyleri insanlara sınır tanımadan veren ve onları hatalarına rağmen tekrar tekrar
bağışlayandır. Rabbimiz yaptıkları bağışı sürekli hatırlatarak karşılarındaki insanın
gururunu inciten ve sadece küçük bir şey vermiş olsa bile bunu başa kakıcı ifadeler
kullanan kimseleri sevmez.
İnsan diliyle hem kendini hem de başkalarını yüceltir. Dilden kalbe yol vardır.
İnsan, bin bir güçlükle ve zaman harcayarak, emek verip ter akıtarak çıktığı mevkilerden
birkaç sözle düşebilir. Bu nedenle nerede, nasıl konuşacağını düşünüp tasarlayarak
konuşmak bizi güç durumlara düşmekten korur.
Güzel konuşan insanlar için “ağzından bal akıyor” denilir. Güler bir yüz, tatlı bir
dille tamamlandığı zaman, insana bütün kapılar açılır. Büyüklerimiz “Gönüllerin
anahtarı yumuşak huy ve yumuşak kelimelerdir” demişlerdir. Gönüller güzel ve hoş
sözlerle kazanılır. İslam adabının, gereği olarak tatlı konuşmak ve güler yüzlü olmak
durumundayız. Peygamber Efendimiz (s.a.s) de, “Güzel söz sadakadır” (Buharî, “Edeb”,
34) buyurmuştur. Güzel söz, sahibini Allah’ın rızasına kavuşturan, nimet içinde bırakan,
fazilet ve iyiliklerdendir. “Güzel sözler ancak ona yükselir, Salih ameli de güzel
sözler yükseltir” (Fatır, 35/10). Kur’an emri gereği güzel sözler Rabbimizin katına yükselecek
ve zamanı gelince bize ödül olarak geri dönecektir.
İnsan konuştuğunda hayrı konuşarak, dilini güzelliğe alıştırmalıdır. Güzel konuşma
Allah’ın tüm semavî dinlerde talep ettiği yüce bir meziyettir. Güzel bir ahlaka
sahip olan kimse, herkesle güzel görüşür, onların sevgisini kazanır. Böyleleriyle birlikte
olmaktan ve hoş sohbetler yapmaktan memnun kalırız. Güler yüzlü, tatlı dilli
insanlar arasına girdiklerinde güneş gibi yüzlerinden ışıltı eksik olmaz. Girdikleri
yeri aydınlatırlar.
“Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır” derler. Tatlı dil ve güler yüzle gönüller fethedilir.
Önemli olan da gönülleri fethetmektir. Yüce Rabbimiz Kur’an’da; “Firavun’a
gidin, çünkü o, azdı. Ona yumuşak söz söyleyin, umulur ki öğüt alıp-düşünür veya içi
titrer-korkar.” (Tâ Ha, 20/43-44) buyurmuştur. Buna göre müminlerin birbirlerine daha
yumuşak söz söylemeleri gerekir.
Allah’a gönülden iman eden müminler olarak sözlerimizi güzelleştirmeliyiz. İnsanlara
karşı bağışlayıcı olmalıyız. Yüreği kırgın olanları, yaralı gönülleri güzel sözlerle
ve bağışlamak suretiyle kazanmaya çalışmalıyız.

28 Ağustos 2013 Çarşamba

SEMİZOTU SALATASI

SEMİZOTU SALATASI
İnanılmaz güzel, lezzetli bir salata oluyor kendileri.Diyet yapanlar içinde mükemmel.Zaten semizotunun faydalarını anlatmaya gerek yok sanırım.



MALZEMELER:
Semizotu
Soğan
Domates
Zeytinyağı
Limon, tuz

27 Ağustos 2013 Salı

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla başlarım.

Sıcak yaz günleri için buz gibi muzlu muhallebi

MUZLU MUHALLEBİ (4 kase için)


MALZEMELER:
Yarım kilo süt
3 kaşık şeker
3 kaşık un
1 kaşık tereyeğ
1 tüm muz

YAPILIŞI:
Sütün içine unu, şekeri koyup kaynatıyoruz.Kaynayan sütün içine tereyağını koyuyoruz.Muzu da ezip altını kapattığımız muhallebinin içine atıyoruz.Blenderdan geçirip servislere alıyoruz.

AFİYET OLSUN...




26 Ağustos 2013 Pazartesi

AKŞAM VAKTİ

Akşam vakti

Ezanı beklerken oturduğum yerde birden ses yükseliyor  heybetli, ihtişamlı ve gür bir ses....
 ALLAHÜ EKBER ALLAHÜ EKBER....

İçim huzurla doluyor biranda.
Bugünü de bitirdik dünden eşit mi değil mi bilmem diyerek..
Hızlıca namaza koşmak isterken cümlelerde bitmek bilmiyor...
İçimdeki huzur,  namazı geciktirmeyeyim sıkıntısına düşüyor birden.
Gitmeliyim namazı eda etmeli, kutlu buluşmaya geç kalmamalıyım.
Rabbime gitmeli
O'nunla konuşmalı ,sıkıntımı derdimi anlatmalıyım...
Anlatmalıyım ki içim birkez daha huzura kavuşsun...
Birkez daha rahatlamalıyım...
O'na koşuyorummmmmmm....


25 Ağustos 2013 Pazar

BÜYÜCÜNÜN AHİRETTEN NASİBİ YOKTUR

BÜYÜCÜNÜN AHİRETTEN
NASİBİ YOKTUR


“Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytanların (ve şeytan tıynetli
insanların) uydurdukları yalanların ardına düştüler. Oysa Süleyman (büyü
yaparak) küfre girmedi. Fakat şeytanlar, insanlara sihri ve (özellikle de)
Babil’deki Hârût ve Mârût adlı iki meleğe ilham edilen (sihr)i öğretmek
suretiyle küfre girdiler. Hâlbuki o iki melek, ‘Biz ancak imtihan için
gönderilmiş birer meleğiz. (Sihri caiz görüp de) sakın küfre girme’
demedikçe, kimseye (sihir) öğretmiyorlardı. Böylece (insanlar) onlardan
kişi ile karısını birbirinden ayıracakları sihri öğreniyorlardı. Hâlbuki
onlar, Allah’ın izni olmadıkça o sihirle hiç kimseye zarar veremezlerdi.
(Onlar böyle yaparak) kendilerine zarar veren, fayda getirmeyen şeyleri
öğreniyorlardı. Andolsun, onu satın alanın ahirette bir nasibi olmadığını
biliyorlardı. Kendilerini karşılığında sattıkları şey ne kötüdür! Keşke
bilselerdi.” (Bakara, 2/102)
Dinimizde büyü ve sihirle uğraşmak büyük günahlardandır. Tarih boyunca büyü
ve sihir insanların hep gündeminde olmuştur. Hepimize gizemli gelen bu konunun
nasıl yapıldığı, insanlara tesirinin ne derece olduğu ve dinimizin bu konuya nasıl
baktığı hep merak edilmiştir. Bu konu hâlâ da sırrını korumaktadır.
İnsanların kendilerine ait olmayan bir alana yani gayb bilgisine ulaşmak istemeleri,
başka insanları buyrukları altına alma düşünceleri ve kısaca geleceklerini
öğrenme hissi bu yollara zemin hazırlamıştır.
Büyü, aldatmak, göz boyamak, oyalamak, uzaklaşmak, gönlünü çalmak, batıl şeyi
hak diye göstermek ve gizli işlem yapmak gibi anlamlara gelmektedir. Başka bir ifadeyle
“tabiat üstü âlem ile bağ kurmak yahut kendilerinde gizli güçler bulunduğuna
inanmak suretiyle bazı doğal nesneler kullanarak yapılan işler” olarak tarif edilmiştir.
Kâinatın tek sahibi, her şeye gücü yeten ve her şeye hükmeden âlemlerin Rabbi
olan Allah’tır. Adından da anlaşılacağı gibi o her varlığı terbiye eden yani ona görevlerini
öğretendir. Şimşek, gök gürültüsü, arı, inek, kuşlar ve taşlar hep O’nun emriyle
hareket ederler. Ne güneş ne de başka bir varlık O’nun emrine karşı gelemez.
O’na karşı gelen tek varlık yaptıklarından sorumlu olan insanlar ve cinlerdir.
Hem insanlar hem de cinler tarih boyunca semavatın gizli sırlarına vakıf olmak
istemişler ve bu yolla diğer canlıları egemenlikleri altına almayı amaçlamışlardır. Bir
zamanlar cinler korunan yerlerden bilgi çalmak için çabalarken, insanlar da hem
cinlerden hem de başka varlıklardan istifade ederek menfaat sağlamışlar ve sağlamaya
devam etmektedirler. Bu menfaat yollarından biri de büyüdür. Büyüde araç
olarak ruhlar, cinler, şeytanlar, canlı veya ölmüş bazı hayvanlar, cisimler, şekiller
hatta adların bile kullanıldığı bilinmektedir. Büyü, sonsuz güç sahibi Rabbimize
karşı bir meydan okuyuştur. Ayrıca Allah’ın dışında bir güç ve gizli bir kudretin
varlığını kabul etmektir. Bu ise tamamıyla şirktir. Bu yüzden bütün çeşitleriyle büyü
dinimizde yasaklanmıştır.
Bakara suresindeki bu ayette karı-kocanın arasını açacak bilgilerin varlığından
söz edilmektedir. Aynı zamanda bir kısım insanların bu işle uğraşarak kendilerini
değersiz bir şeyle mahvettikleri ifade edilmektedir. Konu ile alakalı Felak ve Nâs
surelerinde ise düğümlere üfleyenlerden ve insanların kalplerine vesvese verenlerden
bahsedilmiştir. Büyü ve sihir ile alakalı verilen bu bilgilerin yanında bizim için
en önemli bilgi, büyünün Allah’ın izni olmadan kimseye zarar veremeyeceğidir. Bu
itibarla büyü ile uğraşan ve büyücüden medet uman insanlar, yaptıkları güzel işlerin
boşa gideceğini ve ahiretten nasiplerinin olmayacağını bilmelidirler.
Büyünün Rabbimizin gücü karşısında hiçbir değeri yoktur. Öyleyse ne büyüden
medet ummalı, ne de büyü yapıldığı gerekçesi ile böyle insanlara gitmeliyiz. Bizim
tek sığınağımız Rabbimizdir. O bize yeter, O ne güzel bir dosttur. “Âyetü’l-Kürsi”,
“Nâs”, “Felak” ve “Fatiha” surelerini bol bol okuyarak bu tür eylemlerden Rabbimize
sığınalım.

24 Ağustos 2013 Cumartesi

ESMAÜL HÜSNA DUALARIM



ESMAÜL HÜSNA DUALARIM
( Zulüm göre mazlum kardeşlerimize duayla)


Ya Vahhab
Yokluğa sırf yok olduğu için varlık bahşedersin
Nankörlerin bile rızkını kesmez
İnkâr edenlere bile nefes veririsin
Varlığım Senin lütfündür, Senin ihsanındadır
Aciz varlığıma lütfünü ihsanını daim eyle
Ya Rezzak
Hazinede yok! yoktur
"Ol" dersin her şey olur
Yarattığın her canlının rızkı Senin katında saklıdır
Vahyin mümin kalplerin, selim akılların rızkıdır
Ya Rabbi, Sana muhtaç olmak en büyük zenginliğimdir
Senin fakirin eyle beni...
Senin verdiğinle doymak en büyük lezzetimdir
Sofranda ağırla beni
Ya Fettah
Damla kadarda olsa sevabım lütfeyle de cennetini aç bana
Şaşkında olsa aklım kerem eyle de... Sana gelen yolları aç bana
Ya Alim
Senin için bilmenin başı yoktur, ben ancak sonradan bilirim
Senin bilmediğin bir an yoktur, ben ancak bazen bilirim
Sen, açık edip söylediğimi de bilirsin
Sen, susup kendime sakladığımı da bilirsin
Unutup kedimden sakladığımı da bilirsin
Kendi kuyularıma aklımın iplerimi salarım
Kendime aklım ermez.
Sen beni benden çok bilensin
Kalbimin kuytularında el yordamıyla dolaşırım
Kendime kendim yetmez,
Sen bana benden çok sırdaşsın
Bildiğimi bilenlerden eyle beni
Bilmediğimi bilenlerden eyle beni
Sana malum olan ayıp ve kusurlarımla utandırma beni
Ya Kabıt Ya Basıt
Dara düşürürsün genişlik verdiğinde şükretmeyeni
Genişletirsin dara düştüğünde de şükredeni
Takdir senindir
Ya rabbi, Sen ki imkânsızı mümkün kılarsın
Darda koyma beni
Dara düştüğünde de şükredenlerden eyle beni
Sen ki asılları yanında tutarsın
Gölgede bırakma beni
Ya Hafit
Öyle hafitsin ki yokluğa yuvarlarsın varlığıyla gurura düşeni
Öyle hafitsin ki zillete düşürürsün kendisini yücelteni
Gururdan azat eyle nefisimi, zillete düşürme kalbimi
Ya Rafi
Secdelerimle sultan eyle beni
Kulluğumla şereflendir beni
Katında rütbelendir beni
İyiler arasında an beni
Yükseklere al beni
Ya Muiz
İzzetin varsa ancak senin verdiğin kadardır
Yalnız sana itaat etmenin izzetini ver bana
İzzetine ayine et fakiri
Ya Muzil
Sana boyun eğişim en tatlı sevincimdir
Senin kapına gelmeyen sonsuz çaresizlikler içindedir
Sana muhtaç oluşum en büyük şerefimdir
Cevapsız bırakma beni



(Engin Noyan'ın sitesinden)


KABAK SALATASI

KABAK SALATASI


Çok sevdiğim ve misafirlerime çok sık  yaptığım bir salata.

MALZEMELER: 
(Ölçü vermiycem dilediğiniz kadar yapabilirsiniz)

Kabak
Süzme yoğurt
Mayonez
Zeytinyağı
Ceviz içi
Sarımsak
Dereotu

YAPILIŞI:

   Kabakları rendeliyoruz tavaya alıyoruz.Tavaya yarım su bardağı su ve iki kaşık zeytinyağı,tuz koyuyoruz.Suyunu çektirip yağında kavuruyoruz. Sonra soğumaya bırakıyoruz.

  Sarımsakları soyup,ezip yoğurtla buluşturuyoruz.Bu karışımın içine soğutulmuş kabağı,cevizi ,mayonezi ve zeytinyağını koyup karıştırıyoruz.

  Dereotuyla süsleyip buzdolabında 1-2 saat bekletip servis yapıyoruz.



AFİYET BAL ŞEKER OLSUN…..

ÇAYLI KEK

SELAMÜN ALEYKÜM DOSTLAR ...ÇOK ESKİLERDEN BİR TARİF
ÇAYLI KEK
 Biz bu tarifi komşu kızı Sevda ile lise dönemlerimizde  yapardık.İki gün önce gelen misafirlerime de bu çaylı kekten yaptım.Çok beğendiler.


MALZEMELER:
1 su  bardağı demlenmiş soğutulmuş çay
3 yumurta
1 su bardağı sıvıyağ
1 su bardağı şeker
1 tatlı yada isteğe göre yemek kaşığı tarçın
1 paket kabartma tozu
un



YAPILIŞI:

Şeker ve yumurtaları köpürene kadar çırpıyoruz.Sonra da sıvıyağ,çay,tarçın,kabartma tozu ve   unu (eleyerek) koyuyoruz.

Yağlanmış tepsiye döküp 175' pişiriyoruz.

AFİYET OLSUN...

23 Ağustos 2013 Cuma

EDAM KURABİYE

SELAMÜN ALEYKÜM DOSTLAR...

   Dün okuldan arkadaşlarım misafirlerimdi.Ben tabii misafirim olduğu için ağzım kulaklarımda gezdim.Çünkü misafir kabul etmeyi çok seviyorum.Ama gurbette olmam nedeniyle akrabalarım yalnızca yazdan yaza gelebiliyor bu yüzden onları çok alamıyorum.Ancak arkadaşlarımı misafir olarak alabiliyorum.Oda çok sık olmuyor maalesef...
  Neyse dün geçen hafta sonu gelen halamın kızı Eda'nın kurabiyesini yaptım.Bugün onun tarifini vermek istiyorum.Tabii kurabiyenin adı olmadığı için tarif aldığım kişinin adı Edam kurabiye. Dün gelen arkadaşlarımdan tam not puan aldı.Çok lezzetli çok şık bir kurabiye..Kesinlikle yapmanızı öneriyorum.
  Gelelim tarife...


EDA’NIN KURABİYESİ

MALZEMELER:

125 gr tereyağ
500 gr nişasta
yarım su bardağı pudra şekeri
3 yumurta
1 pakat kabartma tozu
1 paket vanilya
yarım su bardağı kadar un
dilerseniz limon yada portakal kabuğu rendesi


ÜSTÜ İÇİN:
Robottan çekilmiş 1 su bardağı gevrek
Bir paket çikolata
1 kaşık sıvıyağ
Hindistan cevizi



YAPILIŞI:

     Eritilmiş tereyağı  nişasta,pudra şekeri,yumurta,kabartma tozu,vanilya,unu kulak memesi kıvamında hamur yapıyoruz.
    Hamuru açıp dilediğimiz şekilde kalıplarla kesiyoruz.
    175 ‘ lik fırında çok kızartmadan pişiriyoruz.

   Çikolatayı benmari usulü eritip sıvıyağı (ben zeytinyağı kullandım) koyuyoruz.

   Pişmiş olan kurabiyeleri önce çikolataya sonra gevreğe batırıp servis tabaklarına alıyoruz.



  Ben minik minik yaptığım kalpleri çikolatadan sonra hindistan cevizine batırdım.Kahvelerin yanında servis yapılabilecek  lezzetli bir aperatif oldu.


20 Ağustos 2013 Salı

KIRMIZI BİBER SALATASI

SELAMÜN ALEYKÜM YARENLER

Bugün size çok pratik,çok leziz,çok gösterişli bir salata tarifi vermek istedim.(Belki herkes biliyordur ama ben yine de vermek istedim)Yapımı da çok kolay...



MALZEMESİ

Kırmızı biber
Sarımsak
Dere otu yada maydonoz
zeytinyağı
sirke
tuz
 YAPILIŞI

     Kırmızı biberleri yıkıyoruz.Soyduğumuz sarımsakları  biberlerin içine sokup tepsiye diziyoruz.Fıırında  kabukları soyulabilecek kadar pişiriyoruz.
 
  Soğuduktan sonra kabuklarını temizliyoruz.Yenebilecek büyüklükte kesip,zeytinyağını,bir kaşık kadar sirkesini,tuzunu koyup servis tabağına alıyoruz.


AFİYET BAL ŞEKER OLSUN......

19 Ağustos 2013 Pazartesi

YİNE YALNIZIM

Yine yalnızım 
 Son 4-5 gündür misafirlerim vardır.Onlarla dolu dolu günler yaşadık gezmeler tozmalar yaptık...Hayattan öyle kopmuşum ki dünyadan haberim yok.Televizyonun da bozuk olması etkili tabiki haberdar olmayışımdan.(Dünya da neler neler olmuş, ne zulümler, ne gözyaşı, ne kan.... Rabbim yardımcıları olsun...)
 Ama ben yine yalnızım şu garip memlekette...
 Ben anladım ki 19 yıl bile  geçse insan gurbete alışamıyor .Gurbetin yüzü soğuk,acımasız,haşin, korkutucu  geliyor.Her ne kadar yaşadığım şehir güzel olsa da paylaşacak kan bağın,can bağın kimseler olmayınca hiç tadı olmuyor.
  Bugün ne yapıcam diyip arayacak bir gönül dostunuz da olmayınca şaşırıp kalıyorsunuz.
 Ben Rabbimin dostlarından dost arıyorum.
Sevgilerle
 

13 Ağustos 2013 Salı

YOĞURT HİKAYESİ

     Selamün Aleyküm yarenler...sizinle bugün yoğurdun düşündürdükleri hakkında konuşmak istiyorum.Öncelikle şunu belirteyim yoğurt tarifini, nasıl yapılacağını anlatmıycam tabiki

  Evet yaklaşık bir yıldır sütü alabildiğim zamanlarda yoğurdumu kendim yapıyorum.Çok önceden de yapardım ama ara verdikten sonra yeniden yapmaya başlayınca mıdır yoksa artık yaşla ilgili bir durum mudur bilemiyorum ama daha çok zevk almaya başladım.Eskiden sıkıcı gelirdi .Sütü kaynatması, başında beklemesi,bekleyemezsen taşması,ocağın batması,o en büyük tencerenin bulaşığı  falan..Ama şimdi bunlar çok ağır gelmiyor ve yoğurt mayalamak çok farklı duygular  veriyor.


   Bunun nedenini çok iyi anladığımı  söyleyemem.Bilmiyorum mutlu oluyorum üretmekten becerebilmekten (hani herkes beceremez ya:()hoşuma gidiyor.Mutluluğun dışında bir haz veriyor.Doğal hayatı sevmenin de bir etkisi  sanırım.Bana köyde yaşıyormuşum gibi geliyor.Sütü her ne kadar kendim sağmasamda onu kaynatırken ki kokusu  bilinçaltımı kimbilir nerelere götürüyor.Sonra mayalayıp sütün yoğurt olma yolculuğuna beni vesile eden Yaradan'a sonsuz şükürler ediyorum. Yaradan'ın sayısız sınırsız yaratma, dönüştürme,büyütme  vb özellliklerinin yanında beni kısacık bir yoğurt yapma hikayesinde (Tabiki Yaradan'ın izniyle) vesile kılması gurur veriyor.Verdiği bu gurur için bile binlerce şükürler olsun...diyorum...
  
   Sürpriz yumurta gibi sütü akşamdan koyuyorsun sabaha yoğurt olmuş.Yoğurt yapmak tam bir seremonidir.Usulüne göre yapmazsanız olmaz.Her kuralını en ince detayına göre yapmak zorundasınız.Tabi bu seremoni her evde,her mutfakta, her kadında,her annede (genelde annelerimizden öğrendiğimiz için)farklı.Kimi öyle yapar,kimi böyle yapar.Ama ne hikmetse Allah'ın izniyle hepside güzel olur.En fazla  olsa olsa sulu  olur onunda üzerine temiz bir bez örtüp zaman zaman sıkarsanız oda sorun olmaz.

   Yapımı  farklı olduğu gibi her yiğidin yoğurt yiyişi de farklı:) 

  Hele de evde'' karıcığım yoğurdu kendi mi yapmış bakim ''diyen bir yoğurt canavarı kocanız varsa değmeyin keyfime...O zaman şükür üstüne şükür Rabbime ...

 Yoğurt olmasa nice olurdu mutfaklarımız .Maaşaallah yoğurdun girmediği bişey yok gibi.Pasta da, börekte ,tatlı da tuzluda bir çok yerde.Olmazsa olmazlarımızdan...

  Canım benim yaptığım yoğurtla kayseri mantısı da daha güzel 
oluyor:)


İnşaallah Rabbim sütümüzü yoğurda çevirmekteki hikayemizi daim kılsın.


Abarttığımı düşünebilirsiniz ama ben bundan çok mutlu oluyorum.
Fotolar netten...

ALLAH'A EMANET OLUN YARENLER...

12 Ağustos 2013 Pazartesi

ESMAÜL HÜSNA DUAM





Ya Mutekebbir

Ben acizim, Sen kadirsin
Ben fakirim, Sen rahimsin
Ben ölüyüm, Sen hayysın
Ben çaresizim, Sen Ahadsin
Ben muhtacım, Sen Sametsin
Ben sağırım, işiten Sensin
Ben körüm, gören Sensin
Ben dilsizim, konuşan Sensin
Ben yaratılıyorum, yaratan Sensin
Ben yokum, var eden Sensin
Ben hiçim ama emellerim büyüktür
Ben yoksulum ama isteklerim çoktur
Ben isterim çünkü sen büyüksün
Şahit yaz büyüklüğüne bu küçük kalbimi..



Ya Hâlık


Sen "ol" deyince her şey oluverir
"Ol" de! olayım, yarattıklarının arasında kalayım
Halk ettiğin gibi ahlaklanayım
Sen yarattın diye güzel olayım
Hep en güzel kıvamda kalayım


Ya Barî

Ruhum Senin elinde
Bedenim Sana emanettir
Yoklukta bırakma beni
Karanlıkta bırakma beni
Çirkinliğe daldırma beni
Güzel eyle her halimi


Ya Musavvir


Yokluğa varlık suretini giydiren Sensin
Hiçliğe varlık boyasını çalan Sen
Güzeli güzel kılan ancak senin tasvirindir
Sen ki yüzümü benim için biricik sevdiklerim için tanıdık eylersin
Katında makbul olan güzellikle tasvir eyle suretimi




Ya Ğaffar

Gizli pişmanlıklarımı bilen Sensin
Gözyaşlarıma değer veren Sensin
Bilirim rahmet denizi bulandıramaz cümle günahlar
Rahmetinle arındır bağışla beni


Ya Kahhar

Sen öyle kahharsın ki
Kahrında lütfün çok
Kahrında acelen yok
Sen öyle kahharsın ki
Kahrında adalet var
Kahrına sınır yok
Düşmanımız çok
Aczimiz nihayetsizdir
Kahrınla helak eyle zalimleri



Engin Noyan'ın sitesinden alınmıştır.

11 Ağustos 2013 Pazar

MOR LAHANA SALATASI

MOR LAHANA SALATASI


Mor lahana salatası çok sevdiğim salatalardan biridir.Bu salatayı ramazanda yedim.Halamın becerikli gelini  Hanım yapmış ellerine sağlık çok lezzetli olmuş.

MALZEMELER
Mor lahana
Zeytinyağ
Süzme yada biraz koyuca yoğurt
Yarım çay bardağı su
Dileğinize göre bir kaşık mayonez 
Sarımsak
yeterince tuz
YAPILIŞI
Mor lahanayı uzun ince ince doğruyoruz.Lahanayı tavaya alıp suyu koyuyoruz.Yumuşayınca zeytinyağını da koyup kavuruyoruz.İyice kavrulduktan sonra soğumaya bırakıyoruz.
Soğuyan lahanaya yoğurdu, dövülmüş sarımsağı,mayonezi,tuzu koyup iyice karıştırıyoruz.Üstünü dilediğiniz gibi dereotu yada maydonozla süsleyebilirsiniz.Buzdolabında bir kaç saat bekleyince soğuk bir meze olarakta çok nefis oluyor.

AFİYETOLSUN... :)


10 Ağustos 2013 Cumartesi

EN KOLAY BÖREK

EN KOLAY BÖREK


Bu benim yaptığım kolayıma giden çok pratik ve az malzemeli bir börek.Bir pazar kahvaltısına yada acilen gelen misafirlerinize yapabileceğiniz türden.Ben bunu  dikdörtgen borcama yapıyorum benim dilimlerimle 12 dilim çıkıyor.Sadece iç malzemesini bol yaparsanız daha lezzetli oluyor.İçi su böreği dışı çıtır çırtır bir börek oluyor..

MALZEMELER:
3  yufka
dilediğiniz kadar maydonoz
dilediğiniz kadar peynir
1yumurta
1 çay bardağı su
1 çay bardağı sıvıyağ (ben zeytinyağı kullandım)
Dilerseniz üstüne susam yada çörekotu

YAPILIŞI:

   İç harcı için maydonozları ince ince kıyıyorsunuz.Peyniri de içine ister rendeleyin ister ezin.Yumurtanın akınıda içine koyup karıştırın.

 Sıvıyağ ile de suyu buluşturun.

Tepsinin altını yağlayıp, yufkaları dizip her kata sıvıyağ ve su karışımından  bol bol dökün.İki sıra da bir de peynirli karışımdan koyun.En üstüne de yumurta sarısını fırça yardımıyla sürdünüz mü böreğiniz hazır demektir.


AFİYET OLSUN....





9 Ağustos 2013 Cuma

SADAKA VERMEK

SADAKA VERMEK


“Onların mallarından, onları kendisiyle arındıracağın ve temizleyeceğin bir
sadaka (zekât) al ve onlara dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir
(Onların kalplerini yatıştırır). Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.”
(Tevbe, 9/103)
Sadaka, bir şahsın ihtiyaç sahiplerine Allah rızasını gözeterek sevgi ve merhamet
duyguları ile verdiği şeylerdir. Sadakanın bu anlamda Kur’an-ı Kerim’in değişik yerlerinde
kullanıldığını görmekteyiz.
Sadaka, insanın kalbini temizler, yüce Mevla’nın rızasını celbeder, malımızı da
kirden, beladan muhafaza eder. Nitekim bu ayette ilk etapta Peygamberimize hakikatte
tüm Müslümanlara hitaben, verilen sadakaların temizleyici olduğu anlaşılmaktadır.
Vereceğimiz sadakalar Allah katında hatalarımıza ve günahlarımıza kefaret
olacak ve onları temizleyecektir. İşlediğimiz günahların bağışlanması için sadaka
vermeyi bir alışkanlık hâline getirmeliyiz. Çünkü bu âyet, insanın tövbe ettikten
sonra sadaka vermesinin onun yararına olacağını ifade etmektedir.
Sadaka ve doğruluk aynı kelimeden türemiştir. Buradan anlıyoruz ki, Allah rızası
için sadaka vererek fedakârlıkta bulunan kişi imanının doğruluğunu ispat etmektedir.
Nefislerimizin manevi kirinin temizlenebilmesi, Allah katında mükâfatımızın
çok olabilmesi ve de malımızın bereketi için sadaka vermek gerekir. Bu durumlar
gerçekleştiği zaman iç huzurumuz sağlanacaktır.
Sadaka verene dua etmek, ayet-i kerimenin gereğidir. Dua da huzur ve sükunet
verir, kalbin mutmain olmasını sağlar. Bu özellikte olan bir insan da korku ve sıkıntı
gibi şeylerden uzak olur. Sadakası verilen mal bereketlenir ve Allah katında değer-
lenir. Bu konuda Peygamberimiz (s.a.s) de, “Allah sizden birinin tayını yetiştirdiği ve
geliştirdiği gibi sadakası verilen malı da nemalandırır” buyurmuştur (Buharî, “Zekat”, 8;
Müslim, “Zekat”, 68).
Malımızda fakirin, gücü yetmeyen insanın hakkı vardır. Sadaka ile bu insanların
hakkını ödemiş oluruz. Bunun yanında vereceğimiz sadaka ile bu insanların gönlünü
alır, olabilecek kıskançlık ve düşmanlık duygularını da temizlemiş oluruz. Sadaka
manevi olarak da malımızı temizler. Çünkü fakirin hakkının verilmediği; dulun,
çaresizin duasının alınmadığı mal, bir anlamda kirli sayılır.
Ayet-i kerimeden anlayabileceğimiz diğer bir konu da şudur: Biz sadaka verirken
aslında kendimize iyilik yapıyoruz. Sadaka ile malımız bereketleniyor. Kalbimiz
huzur buluyor. Hayır dua kazanıyoruz. Vereceğimiz sadakalar günahlarımıza kefaret
oluyor. Bütün bunlardan sonra karşımızdaki insanlar vereceğimiz sadakalardan yararlanıyor.
Dinimizin öğretilerinin yüceliğini buradan anlıyoruz.

8 Ağustos 2013 Perşembe

LİMON AĞACI








Selamün Aleyküm yarenler  şimdi bu kitabı okumaya başlıycam .Kitapla ilgili iyi yorumlar okudum hadi hayırlısı...

BAYRAMINIZ HAYR OLA

  Bayramınız hayrola demek geçti içimden...

   Neden mi?


  On bir ayın sultanı dedik.'' O'' geldi dedik. Bu ayda yaptığımız ibadetleri daha bir özenli yaptık yada yapmaya çalıştık..Teravihler kıldık, mukabelelere katıldık katılamadıysak da Kuranı Kerim okumaya çalıştık.Kadir gecesi geldi ,Kadir gecesini eda etmeye çalıştık gücümüz yettiğince.Tespih namazı kıldıran camileri takip edip onlarla birlikte tesbih namazları kıldık.Şehrimizdeki mübarek zatları ziyaretlere gittik.Dualar ettik.Sıla i rahim dedik akraba ziyaretleri yada ziyafetlerine icabet ettik ve onları davet edip bizlerde onları ağırladık aynı ziyafet sofralarınla.
   
  Bu koca ayı Allah rızası için oruç tutarak geçirdik.Yani sabah ezanından akşam ezanına kadar aç bi aç susuz bi susuz Allah'ın rızasını kazanmak için saatlerce bekledik.


  Bekledik ve bayramı hakettik .İnşaallah..Rabbim bütün ibadetlerimizi, dualarımızı kabul etsin.Bayram bütün müslümanlara huzur ve mutluluklar getirsin İnşaallah.

  Tabi bunlar çok güzelde bayramı da hakettikte yaptıklarımızın yanında yapmamamız gerekenleri ne yapıcaz.

  
  Oruçluyken  bu ne kadar uzun zaman diye hayıflandıysak,kalp kırıp sağa sola tabir caizse çattıysak,kızdısak yok yere sevdiklerimize,eşimize, çocuklarımıza...Yada onlarla gereği gibi ilgilenemediysek...O aslında hasta değil tutabilir ama  tutmuyor işte gibi tutmayanları tutamayanları kınadıysak...

   Mübarek Kur an'ı Kerim'i okurken hızlı okuyalımda Kadir gecesine yetişsin diye onun feyzini alamamış yada anlayamamışsak bir ayetini bile hayatımıza geçirememişsek....

   Tespih namazına gidipte hocanın söylediği hiçbir duaya katılamamışsak(çok hızlı okuduğu için)...

   İcabet ettiğimiz sofralarda kimler ne yapmış kaç çeşit yapmış onuda yapmış mı bunu da yapmış mı diye düşündüysek.Onun şununu beğendim bununu beğenmedim gibi cümleler çıktı ise dudaklarımızdan.Ve bu ziyafetlerde yetimi, öksüzü ,garibi, yoksulu,fakiri,olanı- olmayanı düşünmemişsek.
    
    Bizim kendi davet sofralarımızda da eksik hiçbir şey olmasın binbir türlü yiyecekle dolsun masalarımız diye geçiriyorsak kafamızdan.Onca yemeği yapıp kalanı da  bu yenmez artık diye dökmemişsek çöp kovalarına.

  Yalan söylemiş,dedikodu yapmış,kötü söz söylemişsek dilimizede oruç tutturamamışsak...


BAYRAMIMIZ  HAYROLA...


RABBİM İNŞAALLAH KUSURLARIMIZ GÜNAHLARIMIZI AFFEDER.YAPTIĞIMIZ HATALARI FARK ETTİRİR  BİR DAHA YAPMAMAK İÇİN GÜÇ KUVVET VERİR İNŞAALLAH....


7 Ağustos 2013 Çarşamba

MÜ’MİNİN DİKKAT EDECEĞİ BAZI DAVRANIŞLAR

MÜ’MİNİN DİKKAT EDECEĞİ
BAZI DAVRANIŞLAR


“Yavrum! Namazı dosdoğru kıl. İyiliği emret. Kötülükten alıkoy. Başına
gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş
işlerdendir.” (Lokman, 31/17)
Bu ayet-i kerime Hz. Lokman (a.s)’ın oğluna yaptığı nasihatten bir bölümünü
dile getirmektedir. Allah’ın kelamında yer alan bu nasihatler özelde her ne kadar bir
peygamberin oğluna nasihati ise de genelde bütün insanlara yapılan bir nasihattir.
Hayati bir öneme sahip olan bu nasihat cümlelerinin her biri insan için vazgeçilmez
davranışlardır. Çünkü ayette namazın kılınması emredilmekte, iyi olanı emredip
kötü olandan sakındırılmakta, insanın karşılaştığı sıkıntılar karsısında sabretmesi
gerektiği vurgulanmaktadır. Bu üç önemli uygulamada şöyle bir genel kulluk bilinci
yer almaktadır. Namazın kılınmasıyla insan Allah a karşı kulluk vazifesini yerine
getirmektedir. Kur’an-ı Kerim’de pek çok ayette namazın kılınması emredilmekte,
namazın kılınmaması ise yasaklar arasında yer almaktadır. Dinin direği, müminin
miracı olan namaz manen en yüce mertebeye ulaşma aracıdır. Bu özelliği hasebiyledir
ki Hz. İbrahim yaptığı duasında; “Rabbim! Beni namaza devam eden bir kimse eyle.
Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duamı kabul eyle.” buyurmuş namazın
ne denli önemli olduğuna işaret etmiştir.
Yine Tâ-hâ suresinin 137. ayetinde de “Ailene namazı emret ve kendin de ona devam
et. Senden rızık istemiyoruz. Sana da biz rızık veriyoruz. Güzel sonuç Allah’a karşı
gelmekten sakınanlarındır.” buyrulmaktadır. Bu ve pek çok ayette namazdan çokça
bahsedilmesi bunun kullukta ne kadar önemli bir ibadet olduğunu göstermektedir.
İşte ayette de kulluğun zirvesi olarak bilinen namazın kılınmasıyla Allah’a karşı olan
önemli bir görevin yerine getirilmesi anlatılmaktadır. Ayette ayrıca iyiliği anlatıp,
kötü olanı yasaklamaktan bahsedilmektedir. Her insan fıtratı gereği iyiyi bulmaya,
iyi ve güzel şeylerle yaşamaya ihtiyaç duymaktadır. Kötü, çirkin ve yanlış olan şeylerden
de hoşlanmamaktadır. İyi ve güzel olan söz ve davranışlar ferde ve topluma
huzur verir. Adalet ve hakkaniyeti tesis eder. Bu özelliği sebebiyle iyiyi emretmek
beşerin ve mahlûkatın mutlak hayrınadır. Kötü şeyler ise ferdin ve toplumun huzurunu
bozan, rahatsız eden, zarar veren davranışlar olduğu için hiç kimse tarafından
beğenilmez. Ancak bilinçsizlik nedeniyle insanların bir kısmı iyi ve güzel olan
şeylerden mahrum olmaktadırlar. İyi ve doğru olanın bilgi sahibi kişiler tarafından
anlatılması, kötü olanın da yine bilenler tarafından anlatılarak ferdin ve toplumun
huzurunun tesis edilmesi gerekmektedir.
Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de pek çok ayet-i kerime yer almakla birlikte konu
ile ilgili olarak Âl-i İmran suresinin 104. ayetinde, “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden
ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır...”
buyrularak kurtuluş reçetesinin insanların bilinçlendirilmesi olduğu dile getirilmektedir.
Dinimizin, üzerinde durduğu en önemli hususlardan birisi ilim elde etmek,
bilgi sahibi olmaktır. Bu, her müslümanın dikkate alacağı önemli sorumluluklardan
birisidir. Bilgisiz olanların her türlü hatayı yapabilecekleri dikkate alınarak cahillerden
uzak durmak yüce Allah tarafından emredilmiştir. A’râf suresinin 199. ayetinde
“Sen af yolunu tut, iyiliği emret, cahillerden yüz çevir.” buyrulmaktadır.
Ayetin bir bölümünde ise “Başına gelene sabret” buyrularak, insanın başına gelen
maddi ve manevi sıkıntıları, belaları birer imtihan bilip metanetle karşılaması emredilmektedir.
İnsan sabır gücünü olaylara karşı kullanabilmelidir. Zaten sabır insanın
karşılaştığı olumsuzluklar karşısında dik durabilmesi, kadere razı olması, olaylara
metanetle bakmasıdır. Bu durumda olanlara yüce Allah’ın vereceği mükâfatların
büyük olacağı Kur’an-ı Kerim’de pek çok yerde hatırlatılmaktadır. Ayetin sonunda
ise “İşte bunlar kararlılık gerektiren işlerdendir.” buyrulmuştur ki bu müspet davranışlar,
insanın dinî yönden olgunluğunu gösteren örnek uygulamalar olarak ifade
edilmiştir.

6 Ağustos 2013 Salı

RAMAZANA VEDA EDERKEN




RAMAZANA VEDA EDERKEN
 Evet Ramazan'a veda ettiğimiz şu günlerde diğer on bir ayımızı da ramazan gibi geçirmek dileğiyle memleketten gelmiş durumdayım.Mübarek Ramazanı memlekette doya doya içime sindire sindere geçirdikten sonra sıla i rahimden ayrılmanın acısıyla siz yarenlerimi  burada yeniden görmek beni ziyadesiyle sevindirdi.
  Gördüğünüz üzere blog ismini değiştirdim.Artık BiR GaRip YoLcu 'yum.Bu yolculuğumda bana yarenlik etmek isteyene yaren olurum İnşaallah..