Sayfalar

16 Mayıs 2013 Perşembe

BİZ KENDİMİZİ DEĞİŞTİRMEDİKÇE ALLAH BİZİ DEĞİŞTİRMEZ


BİZ KENDİMİZİ DEĞİŞTİRMEDİKÇE
ALLAH BİZİ DEĞİŞTİRMEZ


“İçinizden sözü gizleyen ile açığa vuran, geceleyin gizlenenle gündüz
ortaya çıkan eşittir. İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır.
Allah’ın emriyle onu korurlar. Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu
değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme
kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah’tan başka hiçbir
yardımcı da yoktur.” (Ra’d, 13/10-11)
Bu ayetler, insan olarak sürekli bir şekilde ilâhi denetime tâbi olduğumuzu bildirerek
bizleri şu düşünceye sevk ediyor: Açıktan söylediklerimiz de içimizde gizli
tuttuklarımız da, gün ışığında yaptıklarımız da gecenin karanlığına bürünerek işlediklerimiz
de her an takip ediliyor, kayıt altına alınıyor. Yani hiçbir şey Allah’ın
bilgisi dışında kalmıyor. Buna samimi olarak inanmalı ve bu inancı kendimiz için bir
kontrol mekanizması gibi düşünmeliyiz. Ancak bu mekanizmanın sağlıklı işlemesi
ve bizim adımıza yararlı neticeler doğurması için her yaptığımız davranışın hatta
niyetlerimizin yüce Allah’ın bilgisi ve kontrolü altında olduğu inancını taşımalı, bu
gerçeği bir an olsun aklımızdan çıkarmamalıyız. Hem birey hem de toplum olarak
yanlışlarımızı, hatalı davranışlarımızı zamanında fark edip kendimizi olumlu yönde
değiştirebilmemiz bu mekanizmayı kalbimizde, yüreğimizde hissetmemize bağlıdır.
Ele aldığımız bu âyet-i kerimeler, yüce Rabbimizin değişmez bir yasasını da bizlere
hatırlatmaktadır: “Bir millet kendini değiştirmedikçe Allah onların durumunu
değiştirmez.” Bu ilâhî kanun her şeyden önce Allah’ın bize vereceği mükâfat veya
cezaların davranışlarımıza göre değişeceği gerçeğini hatırlatıyor. Dolayısıyla da bize
çok önemli bir sorumluluk yüklüyor: O da kendimizi sık sık kontrol edip gerektiğinde
düşüncelerimizde ve hareketlerimizde birtakım değişiklikler yapmamız gerektiğidir.
Şayet bu sorumluluğumuzu unutur da olduğumuz hâl üzerine kalmaya
devam edersek, bunun sonucuna razıyız demektir.
Sözünü ettiğimiz bu değişim, olumsuz yönde de olabilir. Yani, bir kimse kendinde
bulunan güzel ahlak ve meziyetleri değiştirmedikçe Allah da bunun karşılığı
olarak onlara verdiği hayırlı nimetleri değiştirmez (bk. Enfâl, 8/53). Dolayısıyla değişim
iki yönlüdür. Olumlu veya olumsuz nasıl bir değişime gidersek, yüce Allah’ın
hakkımızdaki iradesi de o yönde tecelli edecektir. Bu noktada iyi hâlimizi muhafaza
etmeli, istikametimizi korumaya çalışmalıyız.
Ayet-i kerimede beyan buyurulan değişimin konusu sadece uhrevi endişelerimizi
giderecek olan davranışlar değildir. Dünyamızı her açıdan mamur kılacağımız
bütün faaliyetlerimiz de bu kapsamdadır. Bugün dünyada bilim ve teknolojiden
kültür ve sanata kadar hemen her alanda büyük değişimlere tanık oluyoruz. İslam
ümmeti olarak son dönemlerde dünyanın diğer medeniyetleri karşısında geri kalmışlığımızın
ana nedeni, bilimde, teknolojide, ekonomide vb. alanlarda etrafımızda
meydana gelen gelişmelere seyirci kalmış olmamızdır. Hâlbuki sahip olduğumuz
kutsal değerlerimiz bu tür bir değişime mani değildir. Tam aksine kendimizi geliştirmemiz
yönünde uyarılarda bulunmaktadır. Nitekim “boş zamanın” insanların sahip
olup değerini bilemedikleri çok önemli bir nimet olduğunu (Buharî, “Rikak”, 1) söyleyen
sevgili Peygamberimiz, (s.a.s) “İki günü eşit olan zarardadır” (el-Hatîb el-Bağdâdî,
İktidâu’l-İlmi’l-Amele, No:122) hadisiyle de kendini geliştirmeyenleri uyarmaktadır

Hiç yorum yok: